Hıdırellezi kutladık… Hava sıcak ve güneşli.. Sanki bir iki hafta önceki yağmurlar hiç yağmamış gibi.
Büromun sokağının köşesindeki dut ağacı serpildi,güzelleşti.. Dutlar daha gök ama.. Olgun olsaydı çoktan talan edilmişti..
Mahallelerdeki malta eriği ağaçları gibi..pardon Ankaralılar malta eriğine yenidünya derler..Bizler de muşmula…
Apartmanların arasına sıkışmış boynu bükük bir kaç ağaç kaldı.. Onlarda çocukluğumuz asılı duruyor… Gözümüzün önünden gitmeyen..
Asılan bir adamı anıyoruz yıllar sonra.. Asanları kimse hatırlamıyor.. Ama asılanlar unutulmadı..
Sabaha karşı gittiler ölüme… Bugün olsaydı denetimli serbestlikten yatacakları süre bir kaç yılı geçmeyecekti.. Onlar yanlış zamanda doğmuşlardı..
Ve sabaha karşı Hıdırellez günü uçup giderlerken insanlar gül fidanlarına dilek kağıtları asıyorlardı..
Gül fidanına asılan dilekler, asılan 3 fidanın içimizdeki acısı ve bana asılamazsın diyen bir kadın…
Ne garip bir dünya?Hayata asılmaya bile sıkışıp,bunalınca başlıyoruz..
Antalyaspor da bu hafta sonu maçta 2-0 öne geçti önce. Sonra da dalga geçti.. Rehavete kapıldı.. Birden maç 2-2 olunca asılmaya başladı.. Ve öyle asıldı ki 3 gol birden buldu.. Gerçi birini kendi kalesine attı.. Ama asıldılar ve kazandılar..
Kul sıkışacak ki Hızır yetişsin…..
Kul hiç bir zaman rehavete kapılmasın…..